Çocuklarda ve gençlerde dijital bağımlılığın beraberinde getirdiği davranış bozukluklarını değerlendiren uzmanlar, aile ve toplum ilişkilerinde yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini dile getirdi.
İstanbul’da 19 yaşındaki Semih Çelik’in 4 Ekim’de, kendisiyle aynı yaştaki Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’i öldürdükten sonra Edirnekapı’daki surlardan atlayarak intihar etmesi, çocuklarda ve gençlerde davranış bozukluklarına ilişkin tartışmalara yol açtı.
Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü eğitimci sosyolog İpek Coşkun Armağan, AA muhabirine, insanların serbest zamanlarını nasıl kullanacaklarını bilmemelerinden kaynaklı pek çok sorun yaşandığını söyledi.
Bağımlılıktan şiddete kadar pek çok sorunun kökeninde serbest zamanın yönetilememesi olduğunu belirten Armağan, doğada vakit geçirmenin sanıldığından daha çok pedagojik etkilere sahip olduğunu ancak çocukların genelde boş zamanlarını cep telefonu, tablet veya bilgisayar başında geçirdiklerini vurguladı.
Armağan, “Eğer biz anne-babalar olarak serbest zamanlarımızda tamamen videolar izleyip telefon veya televizyon ekranına bağlı kalıyorsak, çocuklarımızın yaşadığı şeylere de şaşırmamamız gerekiyor. O kadar hareketsizlik ve durağan hal, enerjinin nereye akacağıyla ilgili bir kararsızlık çıkarır. Sonra o, hiç tahmin etmediğimiz yerde açığa çıkar.” diye konuştu.
“Sohbet aile ortamından tamamen çıktı”
Teknolojik cihazlara bağımlı çocukların sosyalleşemediklerini ve içe kapandıklarını vurgulayan Armağan, “Oyun kuramayan, arkadaşıyla sohbet konusu açmayı bilmeyen çocuklarımız var. Çünkü dil gelişimleri de geriden geliyor. Çok fazla dijitale maruz kalıyorlar ve ev ortamında kulaklarını besleyecek sohbet ortamı yok. Anne-babalar da akşam eve geldiklerinde genelde ellerinde telefon, düzenli izledikleri bir diziyi açıyor. Bir ekrandan diğer ekrana bakarak serbest zamanını tüketen bir aile profilimiz var. Anlatı, hikaye, sohbet aile ortamından tamamen çıkmış durumda.” dedi.
Nesiller arası aktarımın karakter gelişimindeki önemine dikkati çeken Armağan, çocukların hikaye ve anlatılarla inşa edilmediğinde aile aklının devreye girmediğini, bunun için de yetişkinlerin hayat deneyimlerini çocuklara, çocukların da deneyimlerini yetişkinlere aktarması gerektiğini kaydetti.
Ergenlik döneminde çocukların sıra dışı bilişsel ve fizyolojik gelişimler yaşadığının altını çizen Armağan, bu dönemde velilerin çocukları üzerinde iktidarının bittiğini, güçlü bir etki olarak akranlar ve dış faktörlerin devreye girdiğini bildirdi.
Armağan, ebeveynlerin çocuklarını, serbest zamanlarında mutlaka bir sanat veya spor dalına yönlendirmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Kontrolsüz platformlar için düzenleme önerisi
Enstitü Sosyal Toplum Araştırmaları Koordinatörü Dr. Selçuk Aydın da dünyada ve Türkiye’de yaşanan değişim ve dönüşümün kendini farklı semptomlarda gösterdiğini, gündelik hayatın birçok noktasında bu değişimin tecrübe edildiğini söyledi.
Geçmişte de şiddetin var olduğunu ancak toplumların bununla nasıl baş edeceğini bildiğini kaydeden Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kayseri ve Başakşehir’deki saldırılarında olduğu gibi, çocuk bir sanal oyundan etkileniyor, çıkıyor dışarı ve oyunda gördüğünü dışarda uygulamaya çalışıyor. Bu çok yeni bir şey. Geçmişe dönüp bunun cevabını bulamıyoruz. Geçmişte şiddet olaylarında neler yapılması konusunda hukuk, sosyoloji, toplum, ahlaki kurallarımız bize cevap verirken, bu yeni durumda meseleye nasıl cevap vereceğiz?”
Dr. Aydın, dijital platformlarda ve televizyonlarda yayınlanan bazı dizilerin topluma çok kötü örnek teşkil ettiğini belirterek, sosyal medya da dahil olmak üzere kontrolsüz platformların güvenli bir zeminde kullanılması için birtakım düzenlemelerin yapılması gerektiğine işaret etti.
Düzensiz kentleşme ve dijitalleşmenin getirdikleri
Sosyolog Nursen Tekgöz ise Türkiye’de hızlı kentleşmenin alt yapı ve şehir planlamasında yetersizliğe yol açtığını, bunun da sosyalleşebilme imkanları açısından ciddi sorunları beraberinde getirdiğini kaydetti.
Tekgöz, düzensiz kentleşmenin ve dijital ortamlardaki suç içeriklerinin bakış açısını, zihni ve ruhu olumsuz etkileyerek, davranışları belli oranda yönlendirdiğini belirtti.
Medyada sürekli maruz kalınan şiddet haberlerinin, insanların birbirine olan güveni ciddi anlamda zedelediğini dile getiren Tekgöz, “Sokağa güvenmiyoruz, günümüzde artık sokak neresi, belirsiz. Sosyal medya sokağa dönüşmüş durumda.” ifadelerini kullandı.